13 Şubat 2020 Perşembe

BİR ŞEHİR KURMAK : ANKARA 1923-33



BİR ŞEHİR KURMAK: ANKARA 1923-33 SERGİSİ

13 Kasım 2019 - 26 Ocak 2020
CerModern

      " Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluşunun 50. yılı kapsamında, Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) tarafından, Ali Cengizkan ve Müge Cengizkan’ın küratörlüğünde düzenlenen “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923 - 1933” adlı sergi, Ankaralılarla buluştu. Ankara çalışmalarına ilgi duyan herkesi bir şehrin kuruluşuna tanıklık etmeye ve Yeni Ankara’yı görmeye davet eden sergi, 13 Kasım 2019- 26 Ocak 2020 tarihleri arasında CerModern’de ziyaret edildi. Sergi, bir araştırma projesi olarak, şehrin modern tarihine katkıda bulunmayı hedefledi.

    İki ay süresince Ankara CerModern’de ziyarete açık olan “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933” sergisi, Ankara’nın başkent olarak kuruluşunun ilk 10 yılındaki yapılaşma, modernleşme ve Yenişehir’in kurulum tarihine yakından bakıyor. Bu, aynı zamanda “moderne beş kala” barınma kültürüne bakma tarihidir. Sergide, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, savaş yorgunu bir ülkede “yeni” bir “şehrin” nasıl kurulduğu, Cumhuriyetin 10. yılına kadar ortaya konan irade ve olgularla birlikte ele alınıyor.

    Bu çerçevede, Yenişehir 1923’te, içinden patikalarla geçilen boş bir arsadır, mülkiyeti vardır ama hâlî (tenha, boş) arazidir. Bu boş arazinin 1925 yılında kamulaştırılarak Belediye ve Vakıf İdaresi eliyle nasıl geliştirildiği ve 1933 Kızılayı’na nasıl ulaşıldığı sergide incelenmektedir.

     Sergide, “Yeni toplumun gereksindiği “yeni konut” nedir, nasıl elde edilmiştir? Teba kültüründen yurttaş haklarına geçilirken ‘yeni insanların’ şehrin sakinleri olarak yarattıkları barınma kültürünün özellikleri nelerdir? Siyasetçiler, mal sahipleri, plancılar, mimarlar, müteahhitler, entelektüeller barınma kültürünü, bizatihi kendi barınma gereksinimleri üzerinden nasıl belirlemişlerdir? ‘Yeni toplum’ ufukta belirirken, planlı çevrenin toplumsal dinamikler içinde erimesi ve tarih yazımında boşluklar oluşması doğal mıdır?” sorularına yanıt aranıyor.
 
      Bugün Kızılay olarak bilinen, Sıhhiye Köprüsü’nden Meclis  Kavşağı’na, Kolej’den Demirtepe’ye kadar uzanan Yenişehir, serginin odağına alınıyor. Bu bölgede 1933 yılına kadar inşa edilen 350’ye yakın kamu ve hizmet yapısı ile konutlar, arşiv belgeleri ve fotoğraflara dayandırılan kapsamlı üç boyutlu kent modellemeleriyle ayağa kaldırılmış durumda. Modellemeyle ortaya konan mimari ve yapısal özelliklerin yanı sıra, Yenişehir sakinlerinin yarattığı beşeri haritalama da bir Ankara bilgisi olarak ilk kez paylaşılıyor. 1933 yılı Yenişehir’indeki 320 konuttan 10’u, 28 kamu yapısından 18’i halen ayakta bulunuyor.
 
      Sergide, döneme ilişkin bildik Ankara görselleri yerine,  birinci el, özgün ve yeni üretilen görseller kullanılıyor. Sergileme ilkesi olarak eski / yeni karşılaştırmaları başta olmak üzere, nostalji üreten karşılaştırmalardan özellikle kaçınılıyor. Nostaljinin yarattığı yabancılaşma, yabancılaşmanın yarattığı romantik kaçıştan uzak durulmaya çabalanıyor.

     1923-1933 dönemini anlatan yaklaşık 350 fotoğraf, döneme ilişkin “Kesitler” aktaran sekiz ana tema altında bir araya getiriliyor. Mimarlık ve kent modellemelerinden üretilen videolar ile birlikte 1939 yılı hava fotoğraflarından dönemin Ankarası canlandırılıyor. Araştırma sonucu ortaya konan Yenişehir’i oluşturan konut tipleri, maketler aracılığıyla sergide temsil ediliyor.

     Sergi mekânındaki “Film Odalarında” dönemi konu edinen belgeseller ve dönem filmleri 1920’ler Ankarası’nı gözümüzde canlandırıyor. “Enstantaneler”, aralarında Mustafa Necati, Halide Edip Adıvar, Arif Hikmet Koyunoğlu, Carl Christoph Lörcher, Erzurumlu Nafiz Kotan, Grace Ellison gibi isimlerin bulunduğu 40’a yakın siyasetçi, yazar ve entelektüel, mimar, plancı ve müteahhittin, başkentin ilk on yılındaki barınma deneyim ve yazılarını bir araya getiriyor. “Nadire Kabineleri”, dönemin kişileri ve mekânlarıyla ilintili efemera ve basılı koleksiyon malzemesini sunuyor."






    Sergi yaklaşık yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü. Ankara üzerine birçok araştırma yapmış iki önemli akademisyen Ali Cengizkan ve Müge Cengizkan'ın kendi arşiv çalışmaları ve akademik çalışmaları üzerinden derlenen oldukça önemli bir sergi.

     Sergiye girildiğinde ilk görülen şey "Yeni Ankara Hoş Geldiniz" yazısı ve burada yenilikten kastedilenin biraz müphem olması aslında bu sergiyi bu kadar önemli kılan; çünkü aslında hepimizin popüler tarih okumaları üzerinden fark ettiği bir durum olan Cumhuriyetin ilan edilmesiyle neredeyse aynı zamanda belli olan yeni başkent fikri, Ankara'nın yeni başkent ilan edilmesi ve bu başkentin Cumhuriyetin yeni mekanı olarak bir yerde inşa edilmesi.

     Buranın yeni bir başkent olmasının dışında yeni bir kent, yeni bir şehir olmasını gösteren sebepler nelerdir ve bunun Cumhuriyet modernleşmesiyle, Cumhuriyetin reformlarıyla ne ilgisi vardı? Bu soruları iki aşamada incelememize imkan sunuyor sergi: hem şu an Kızılay - Sıhhiye arası olarak bildiğimiz Yenişehir'in imarı üzerinden hem de eski şehrin yeniden imarı üzerinden.
Bunların aslında tepeden inme kararlar üzerine uygulanan icraatler değil; aksine geriye dönülüp, yanılarak düzeltilerek, hatalarla doğrularla  ilerlemeli bir anlayışla yapılmış olan icraatlar olduğunu vurgulamak amacıyla bu sergi inşa edilmiş esasında.



      Sergi iki koldan, yani, CerModern'in yapısını da biliyorsanız, Kuzey Galeri ve Güney Galeri'de iki bölümden oluştuğunu görebilirsiniz.

      Kuzey Galeri'ye baktığımızda, dört adet üç boyutlu canlandırma üzerinden büyük ölçekten küçük ölçeğe kadar, yani evlerin en ufak detaylarına kadar Yenişehir'in - neredeyse birebir- modellenmiş halini görmek mümkün. O dönemki fotoğraflardan, çizimlerden ve çeşitli belgelerden Yenişehir'de kaç adet ev var, kaç adet kamu yapısı var, nereler 1923-1933 arası imar edilmiş, sorularının hepsi teker teker binalar üzerinden saptanmış ve üç boyutlu modelleme yöntemi ile uzman çalışanlar tarafından modellenmiş.
      Serginin yaratmak istediği nostaljik ögelerden çok bunların arka planlarında yer alan ekonomik, sosyal, politik unsurların ve bu şehrin bu şekilde yaratılmasına sebep olan faktörlerin altını çizmek esasında . Burada yaratılmak istenen duygunun eskiye özlem olmadığını önemle vurgulasalar da sergiyi incelerken eski Ankara'ya özlem duymadan veyahut eski-yeni şehir karşılaştırmasını yaparken eski şehri daha 'güzel' olduğu fikrine kapılmadan çıkılacağını pek zannetmiyorum.

Bahsettiğimiz o üç boyutlu modellemeye yeniden dönersek, bunu o dönem hakkında bir okuma olarak da görmek mümkün.

      Ankara'nın yeni başkent olarak imar sürecinin şöyle başladığını söyleyebiliriz: 13 Ekim 1923'te Ankara karar merkezi olarak, 29 Ekim'de de yeni Türkiye rejimi Cumhuriyet olarak ilan edildiğini biliyoruz. Bu süreçten sonra Ankara'nın yeni hükümet merkezi olarak elden geçirilmesi gitgide artan bir önem arz ediyor; çünkü Ankara zaten Osmanlı'nın son dönmelerinde çeşitli çağdaşlaşma faaliyetleri yürütülmüş olmasına karşın özellikle geçirdiği kimi doğal felaketlerden, depremlerden, yangınlardan, salgınlardan pek çok nüfus kaybetmiş. Bundan ötürü, binalar çok ciddi hasar görmüş; ve savaş döneminde de epeyce göç almış, neredeyse bütün o eski Ankara evlerinde aileler yaşar olmuşlar. Birinci olarak bu ailelerin öncelikle konut sahibi edindirilmeleri; ve bu konutların da sıradan olmayıp yeni Cumhuriyetin kendi yeniliğinin, kendi çağdaşlığının altını çizecek şekilde bir kent ortamında olması hedefleniyordu. İkinci olarak da yeni devletin bir çatısının olması gerekiyordu; çünkü İstanbul'da yer alan bütün bakanlıklar, askeriye ve benzeri tüm unsurlar yeni devletin başkentine doğru geliyordu fakat o zaman nasıl ki ailelerin evi yoksa devlet kurumlarının da evi yoktu. Ankara Valiliği binasının içinde hepsi odalara sığışmış vaziyetteydi. Ciddi bir memur ve asker nüfusu geliyordu ve bunların da çalışma ortamı olarak bahsettiğimiz kalitelere sahip olan mekanlara gelmesi hedefleniyordu. Bu sebeple Ankara'ya İstanbul Belediyesi modeli, şehremaneti modelinin aynısı 1924 yılında ithal edildi. İstanbul belediye başkanı Ankara belediye başkanı olarak Ankara'ya çağrıldı. İlk olarak iki aşamalı bir plan uygulandı. Birincisi çeşitli fabrikalar kurularak doğrudan konut üretimine başlanması, ikincisi de Ankara'nın yeniden imar edilmesi için şehir planı hazırlanması. Bu şehir planı (Lörher Planı) üzerinden 1924 yılında yeni şehrin kamulaştırılmasına başlandı. Fakat buranın imarı aslında oldukça yavaş ilerledi. 1933'e kadar epeyce bir kısmı hallolmuş olsa dahi özellikle ilk birkaç yılda yeni şehrin büyük bir kısmının imar edildiğini söyleyemeyiz.
     
        Peki yeni şehir nasıl inşa edildi? Burada çeşitli kooperatifler kurularak tip evler üzerinden hızlı bir yapılaşma programı sürdürülmesi hedeflendi. En başat olanlardan biri, Memuri Kooperatifidir. Burada sanayinden gıdaya birçok alanda Cumhuriyet'in ilk on yılında Ankara'da etkin olmuş bir kooperatif ve kendi mensuplarını, çoğunlukla üst düzey memurlardan oluşan mensuplarını da ev sahibi edindirmeyi amaçlıyordu. Dolayısıyla bu bölge yeni şehrin ilk yapılaşan bölgesi olarak görmek olasıdır.

      Burada yeni şehrin oluşumundan bahsederken, aslında Yenişehrin çok da bilinmediğini biliyoruz. Yani Sıhhıye'deki tren istasyonun ismi Yenişehir fakat günlük hayatımızda Yenişehir'den ziyade Sıhhiye'yi, Kızılay'ı kullanıyoruz. Yenişehir'i tam olarak tarifleyemiyoruz.
Burada mesela Kızılay'ı Kızılay yapan esas unsurlardan bir tanesi - sergide de önemli bir yer kaplıyor- Kızılay'ın genel merkezi. Şu anki Kızılay meydanına aslında ismini veren yer. 1930 yılında Ankara Hali'nin de mimarı olan Robert Oerley tarafından tasarlanıp inşa edilmiş ve 1970'lerin sonuna kadar da o bölge için bir nirengi noktası olacak şekilde ayakta kalmış. Şu anda yerinde olan başka bir şey var, bir alışveriş merkezi var fakat Kızılay binasının kendi tekilliği dışında aynı zamanda önündeki bahçe ve karşısındaki Güvenpark ile birlikle, o bölgeyi modern bir rekreasyon alanı, yani insanların modern yaşam kaidelerine uygun biçimde zaman geçirebilecekleri bir alan olarak inşa edilmişti.  Kızılay bahçesi Orhan Veli'nin romanlarında da dönemin statü sembolü olan bir mekan olarak geçer. Ve yeni şehrin daha çok üst, orta sınıfı için tasarlanmış yeni bir banliyö, villa yerleşim alanı olarak tasarlanması karaterine uygun de uygun düşer esasında.

Bunların hepsini Ankara planları üzerinden okumak da mümkün.





  Sergiyi kültür tarihi bağlamında da incelenebilir. Kültürü maddi ve manevi olarak iki ayrı koldan incelediğimizden daha önce bahsetmiştim sanırsam, bu halde bir şehir kurmak hem maddi hem de manevi kültür kapsamında değerlendirilebilir.

    T.S. Eliot'un söylemine göre kültür; "Bir milletin bütün karakteristik etkinlik ilgi ve alanlarını kapsayan bir olgudur."  Bir Şehir Kurmak 1923-33 sergisini gezildiğinde de yeni şehirin kuruluşunun her karışında milletin yeni kültürüne de tanıklık edilmiş olur. Bir bireyin tekil olarak yalıtılmış bir ortamda kültür yaratması olanaksızdır; çünkü kültürün oluşabilmesi için bir topluluğa ya da toplumsal ortama ihtiyaç vardır. Buna göre kültür, içgüdüsel ve kalıtımsal değil, her bireyin doğduktan sonra yaşam süresi içerisinde kazandığı akışkanlıklardır. Bu nedenle kültürün; geçmişi vardır, tarihseldir. Geleceği vardır; sürekli ve değişkendir. Toplum içinde kazanılır, toplumsaldır.

    Sergide de yeni şehrin kuruluşuyla ve şehre gelen göçler ile yeni birçok kültürel öge de ortaya çıkmış oluyor. Eski şehrin toplumu ve yeni şehrin aldığı göçlerle birlikte oluşan yeni toplumun, birbirlerinin kültürleriyle doğal olarak harmanlanmasıyla meydana gelen yeni şehrin yeni kültürü de oluşuyor.
Alınan göçlerle birlikte şehre gelen aileler kendi kültürlerini de beraberinde getirmeleri sonucunda yeni şehir yeni kimliğine de bürünmüş oluyor.

Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-33 Sergi Afişi


      Sergiyi okumalar ve yeni belgelerle derinleştiren Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923 - 1933 adlı kitap da, sergi açılışıyla birlikte, Koç Üniversitesi VEKAM Yayını olarak okurlarıyla buluşacak.



    Ankara Enstitüsü Vakfı’nın da desteklediği sergiye, ayrıca CerModern, Koleksiyon Mobilya, Jotun ve Radyo ODTÜ katkıda bulundular.








Bibliyografya:

vekam.com
CerModern
Cem Dede'nin rehberliği üzerinden çıkardığım notlar.

PALEOLİTİK ÇAĞ SANATI VE MODERN SANAT

Paleolitik Çağ’da Sanat Kavramı ve Modern Sanat Bağlantısı Paleolitik Çağ’da “sanat” diye başlamadan önce, Paleolitik Çağ’daki yaşam koşull...