10 Eylül 2017 Pazar

SIFIR


         21/Sevmek Yeter Sandınız!

     Bu , büyüme sancıları içinde olan oğlunuzun, siz anne ve babasına hitaben karaldığı bir mektuptur. Belki de son mektubudur. Bilmiyorum:

     
         beni tanımıyorsunuz.
         tanıma çabanız ise size öğretilenlerden ibaret.
         veya, kendi ailenizden gördüğünüz kadar işte.
         yeterli değil ve siz farkında değilsiniz!

       
         en acı veren taraf ise,
         tanıdığınızı sanıp bana hep doğruları söylememiz.
         kendi doğrularınızı.
         onlar da nedense hep yapmamam gerekenler.
         ve o kadar çoklar ki!

       
         ben sanırım büyüyorum.
         kafam karışık.
         kim olduğumu anlamaya çalışıyorum.
         neden nefes aldığımı!


         okulda aldığım notlardan mı ibaretim ben?
         bana o notu veren hoca kim, ne kadar tanıyor ki beni?
         boğuluyorum ve siz farkında değilsiniz!


         biri bana iyi bir laf etti mi mutlu oluyorum mesela.
         ne garip ki, bu da internette oluyor en çok veya sokakta.
         ve ne acı ki, tanımıyorum bile çoğunu!


         göstermemeye çalışsam da kırılganım esnasında.
         neye kızdığım da değişiyor sürekli.
         anlık işte her şey!
         ve yoksunuz siz o anlarda.
         biliyorum, olamazsınız da .
         dedim ya, kafam karışık.
         sorularım basit, cevaplar ise o denli yetersiz!


         çok şey değişiyor bende.
         vücudum, kimyam, zevklerim...
         çok yakın bir iki arkadaşım anlıyor esasında beni.
         ancak bana nasıl cevap versinler ki,
         onlar da aynı şeyleri kendilerine soruyor.
         çaresiz hissettiğim anlar çok.
         sadece bilmiyorsunuz!


         siz iyi niyetlisiniz farkındayım,
         başıma kötü bir şey gelmesin istiyorsunuz.
         en çok da adam olmamı.
         sizin gözünüzde adam olmak her ne ise, işte onu.
         kendi gözümde ise adam olmak hayali bir şey.
         ben önce ben olsam, gerisi kolay!


         bazen tek başıma dünyayı değiştirebileceğimi sanırken,
         bazen de kolumu kaldırmaya enerjim olmuyor.
         köşeme sindiğim anlar var ya,
         hani en çok yalnız kalmak istediğini söylediğim.
         işte sizi en çok aradığım anlar, o zamanlar esasında.
         ama siz, farkında bile değilsiniz .
         esasında siz ya da başkası, kim anlarsa,
         zayıf anlarım onlar , büyüdüğüm!


         ha bu arada, bir de şeytanlar var içimde,
         bana keyif alacağım şeyleri söyleyip duruyorlar.
         arada kaçamak yapıp deneyince dediklerini,
         yalan yok, haklılar.
         gerçi o anlarda da, bir şey oluyor hep içten içe rahatsız eden.
         hissediyorum, ama engelleyemiyorum!


         ancak ne var biliyor musunuz, pişman da olmuyorum.
         eminim siz de benim yaşlarımdayken yaptınız ve
         unutmayı seçtiniz sonra.
         bir şey söyleyeceğim, unutmayın onları n'olur.
         çünkü siz, yaşanılan her şeye rağmen,
         bugün hala benim annem, babamsınız!


         sizi belki ileride daha iyi anlayacağım.
         ama ilerisi yok ki benim için.
         bir anlasanıza, ütopya o bana !


         dedim ya, kafam karışık benim.
         sakın psikolog falan demeyin.
         sizin yıllarca yapamadığınızı,
         parayla üç beş seansta yapacağını söyleyen
         biri hiç değil aradığım!


         tek dileğim ne biliyor musunuz,
         bu yaşadığım sancıları hiç unutmamak.
         ve kendi çocuklarımla,
         o şeytanlar daha çıkmadan piyasaya yaşamak hayatı birlikte.
         tıpkı beni anlayan o yakın bir iki arkadaşım gibi.
         ancak bu sefer cevapları da bilerek.
         becerecek enerjim yoksa da,
         baştan hiç doğurmamak!


         söylesene bana baba,
         annemle evlenirken hiç dedin mi,
         işte bu hatundan olsun istiyorum çocuğum?
         veya anne sen,
         babamla evlenirken hiç dedin mi,
         işte bu adamdır çocuğumun babası?
         yoksa o günün şartlarında siz,
         birbiriniz için en iyi alternatif miydiniz?
         deli gibi yürekten severek mi evlendiniz,
         yoksa zamanı mı gelmişti imza atmanın?


         söylesenize,
         ben gelene kadar kaç kardeşim gitti çöpe?


         tesadüfler sonucu bugün nefes aldığımın farkındayım da,
         en çok ağırıma giden,
         sizin tesadüfler eseri anne baba olmanız.
         bana bir desene baba,
         o müthiş sülalemizin devamı için mi gerekliydim ben?


         en çok da ne üzüyor beni biliyor musunuz,
         bana iyi niyetle kötülük yapıyorsunuz.
         seviyorsunuz tamam da,
         beni ben olduğum için değil,
         sizin çocuğunuz olduğum için!


         siz o "ben"i tanımıyorsunuz bile.
         hayalinizdeki çocuk değilim işte ben.
         istemiyorum da artık oyuncağınız olmayı!


         siz kendi hayatınızda yapamadıklarınızı denediniz üzerimde,
         hep isteyip de olamadıklarını.
         anlasanıza,
         kendi hayallerinizle sınırlı bir gelecekti o.
         benim hayallerimi anlamaya ise ne vaktiniz vardı,
         ne de enerjiniz;


         çünkü siz
         sevmek yeter sandınız hep!
         elinizden fazlası gelmiyor, tamam.
         o zaman n'olur huzur verin, akıl değil.
         akıl sizin aklınız,
         yaşamsa benim!


         beni sevdiğinizi biliyorum.
         başka seçeneğiniz olmadığını da!


         başıma gelen hem en büyük şans , hem de en büyük felaketsiniz.
         farkında değilsiniz,
         kayıp gidiyorum ellerinizden.
















        Faili meçhul kıyak, hiç böyle bir kartla karşılaştınız mı ? Eğer karşılaştıysanız üzerindeki şu sözler size tanıdık gelecektir:
       "seni gülümsetebildiysem ne mutlu... sen de birine bir kıyak yap, bıraktığın tek iz de bu kart olsun!"


      Faili meçhul kıyak hareketini başlatan Tunç Kılınç'ın Sıfır aldı romanından bir altıntıydı bugün sizlerle paylaştığım. Tunç Kılınç , internette fikir atölyesi adı altında, faili meçhul kıyak,beni reddettin gibi hareketlerle bir çoğumuzun kalbinde yer etmiş birisi. Sıfır aldı bu kitabı da bir solukta okunan, çok güzel bir kitap. Roman demek pek doğru sayılmaz esasında, içinde az önce okuduğunuz mektup tarzında, kısa hikayeler ve hayallerini barındıran bir kitap. Benim okurken çok beğenerek okuduğum hatta kitapçıdan alırken de çok severek aldığım bir kitap oldu.  Ve okumanızı tavsiye ediyorum.  Bir başka kitapta görüşmek üzere kendinize güzel bakın ,hoşçakalın..

4 Eylül 2017 Pazartesi

DENEMELER



                    Dostluk

             Bizim dostluk dediğimiz, ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukla ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış ve kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikiş silinmiş ve artık görünmez olmuştur. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim , sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim.


            Ruhlarımız o kadar sıkı bir birliktelik içinde yürüdü, birbirini o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en gizli taraflarına kadar birbirine öyle açıldılar ki ben onun ruhunu benimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güvenecek hale geliyordum.


           Sıradan dostlukları buna benzetmeye kalkışmayın. Onları, hem de en iyilerini ben de herkes kadar bilirim. O dostluklar da insanın dikkatli yürümesi gerekir. Aradaki bağ, güvensizliğe hiçbir yer vermeyecek kadar düğümlenmiş değildir. Chilon, " Dostunuzu, bir gün kendisinden nefret edecekmiş gibi sevin; ondan , bir gün kendisini sevecekmiş gibi nefret edin!" demiş.


            Benim anlattığım yüksek ve yalın dostluk için hiç yerinde olmayan bu söz, öteki dostluklar için doğru olabilir.


            Bunlar için, Artistotales'in sık sık tekrarladığı şu sözü de kullanabiliriz:" Ey dostlarım, dünyada dost yoktur!"


           Artık onsuz, yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum. Tattığım zevkler bile, beni avutacak yerde ölümünün acısını daha fazla artırıyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik. Şimdi ben onun payını çalıyor gibi hissediyorum.


          Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca , hiçbir zevke kapılmamaya karar verdim.

                                                                                                                                                       Terentius

          Her işte onun yarısı olmaya o kadar alıştım ki şimdi artık yarım bir varlık gibiyim.

          Mademki vakitsiz bir ölüm, ruhumun yarısı olan seni alıp götürdü, yeryüzünde varlığının yarısından, en aziz parçasından yoksun yaşamaktan ne anlamı var?
          O gün ikimiz birden öldük. 
          
                                                                                                                                                         Horatius

         Ne yapsam, ne düşünsem onun eksikliğini duyuyorum. Eminim o da benim için aynı şeyleri hissederdi. Çünkü o, diğer bütün değerlerinde olduğu gibi dostluk duygusunda da benden kat kat üstündü.














Deneme deneme 1-2 ;



           16. yüzyılda yaşamış Fransız yazar Montaigne'nin Denemeler adlı kitabından bir bölümü paylaştım az önce sizlerle.  Eserde  buna benzer 107 tane deneme ve aforizma diyebileceğimiz söz var .Bunların çoğu eğitim ve felsefe konularında. Yazar kendi çağının çok ötesinde/ ileri görüşlü idealara, görüşlere sahip olduğu için kitap hala günümüzde de başucu kitabı  olma özelliğini koruyor. 
           
           1603'te ilk kez ingilizceye tercüme edilen eser, bizim dilimize  de ilk kez 1040'lı yıllarda Sabahattin Eyüboğlu tarafından çevirilmiş fakat bu birebir aynı  çeviri değilmiş Eyüboğlu  kendi beğendiği bölümleri kendi istediği sırada çevirip bir araya getirmiş. Dolayısıyla eserin tamamını çevirmemiş fakat  daha sonraları bu eserin birebir çevirisi de yapıldı ve dört ciltlik oldukça kapsamlı bir eser olarak piyasaya sürüldü. 

               Sokrates'ten sonra  insan üzerine eğilen  en önemli düşünür olarak kabul edilen Montaigne, bu eseriyle Avrupa insanına özgür düşünebilmeyi öğretmişti. Gerçekten benim okurken çok keyif aldığım ve bol bol altını çizdiğim bir eser oldu. Okumanızı tavsiye ediyorum ve bir başka yazıda görüşmek dileğiyle hoşçakalın efendim. 

PALEOLİTİK ÇAĞ SANATI VE MODERN SANAT

Paleolitik Çağ’da Sanat Kavramı ve Modern Sanat Bağlantısı Paleolitik Çağ’da “sanat” diye başlamadan önce, Paleolitik Çağ’daki yaşam koşull...